www.gencturk.tr.gg
 
  ANA SAYFA
  FORUM
  GENEL KÜLTÜR
  Osmanlı Dili' nde Bilgisayar ve İnternet Terimleri
  BİLGİ YARIŞMASI
  İLETİŞİM
  iLGiNç ZeKa TeSTLeRi
  ÜYE OL
  AnKeTLer
........................................................................................... SİTEMİZ ŞU AN YAPIM AŞAMASINDADIR. ZAMANLA YENİLEYECEĞİMİZ BİRBİRİNDEN RENKLİ SAYFALARIMIZLA SİZLERLE OLACAĞIZ... ...........................................................................................
Şu anda 1 ziyaretçi (2 klik)
GENEL KÜLTÜR
Kahve kokulu kitaplar
Bir dönem kahvelerinde ateşli edebiyat tartışmalarının yapıldığı yayıncılığın kalbi Cağaloğlu, yeniden kahvelerine kavuşuyor. Timaş Yayınları tarafından açılan ‘Kitap Kahve’de, Kaynak Yayınları’nın Kafe’sinde kahve kokuları kitap kokularına karışıyor.
Kahvehaneler aslına dönüyor. Ya da kitapçılar kahvehanelere dönüyor! Durun yanlış anlamayın. Bu kahvehaneler bildiğiniz günümüz kahve(hane)leri değil. Hani Osmanlı’nın son dönemlerini anlatan kitaplarda bahsedilen kahve eşliğinde koyu edebiyat sohbetlerinin yapıldığı, şairlerin ellerinde küçük bir kâğıt ve kalem uzaklara dalıp şiirler yazdığı, gençlerin kitap okuduğu kahvehaneler (kıraathaneler) anlatılır ya… işte onlar, 21. yüzyıl formunda geri dönüyor. Cağaloğlu’nun, İstiklal’in ara sokaklarındaki kahve kokulu, bol kitaplı kıraathaneleri şimdi modern kitap kafeler olarak karşımıza çıkıyor.
Hatta yayıncılığın merkezi Cağaloğlu’nda kitapla kahveyi yeniden buluşturan, belki bu sayede yazarlarla okuyucuları da buluşturacak olan kafeler açılıyor. Timaş Yayınları açılışını geçtiğimiz hafta içinde yaptığı ve Kahve Dünyası’nın kahveleri ile keyiflendirdiği Kitap Kahve bunların ilki mesela. Gazetelerin ve birçok yayınevinin Cağaloğlu ve Babıâli yokuşunu terk etmesinden sonra bir bir kapanan kıraathanelerin yerini depolar ve dükkânlar aldı. Oysa Necip Fazıl, Peyami Safa gibi çınarların kitap okuduğu, yazılarını yazdığı bu kıraathaneler birçok gazeteciyi ve yazarı okurla buluşturuyor, gençlerin gazete-dergi ve kitap okumalarını sağlıyordu. Şimdi açılan ve kıraathanelerin 21. yüzyıl versiyonu olan kitap kafeler, Nuruosmaniye’de, Çemberlitaş’ta, Babıâli’de, Cağaloğlu’nda, Çemberlitaş’taki efsane kıraathaneler Küllük, Laleli, Çınaraltı’nın yerini alır mı bilinmez. Fakat bu kitap kafeler, uzun uzun kitaplarla hasbıhal etmek, şehrin yoğunluğundan kaçmak isteyen, edebiyat konuşmak, kitap okumak isteyenler için modern ve şık bir alternatif oluşturuyor. Ya da bir şeyler yemek, arkadaş ve dostlarla bir şeyler içmek isteyen gençlere, bunu kitap eşliğinde yapmaları için iyi bir fırsat. Kitap Kahve Sultanahmet Camii’ne ve Ayasoyfa’ya birkaç metre uzaklıkta. Eminönü ve Sirkeci’ye ise 10 dakika uzaklıkta. Üstelik çocuk kitapları bölümü çocukları çok eğlendirecek şekilde dizayn edilmiş. Burası kitap kafe değil de eğlenceli bir kütüphane gibi.
Yine Cağaloğlu’nda resmî açılışı kısa bir süre sonra yapılacak olan çok şık bir kitap kafe daha var. Bir tasarım harikası olan iç mekânı ve okuma salonlarıyla Kaynak Yayınları’nın kitap kafesi görülmeye değer. Otel lobisi, müze ve kütüphane karışımı bir mekân olmuş. Popüler bir kitabı satın alıp çıkılabilecek bir kitapçı değil. Çünkü koltukları sizi çağırıyor, bir de çay ve çikolata geldi mi yanına, zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmazsınız artık. Şimdiden Sultanahmet’i ve sarayı gezmeye gelen turistlerin uğrak mekânı olmuş.
Sadece İstiklal ve Cağaloğlu’ndaki kafeler değil, artık birçok kitapçı, dükkânına bir iki masa koyuyor. NT mağazaları mesela herkes kitapları daha rahat inceleyebilsin, yorgunsa dinlensin, okumak istiyorsa çay eşliğinde kitabı mağazalarında okusun diye masalar koyuyor. Ve çok da ilgi görüyor. Özellikle Mecidiyeköy, Şirinevler, Üsküdar mağazaları.
 
 

 
Kıraathanelerden kafelere
 
Kıraathane, kahvehane anlamında kullanılır. Ama eskiden kıraathaneler bizim bildiğimiz kahvehanelerden farklıydı. Çünkü kıraathaneler, günlük/haftalık gazete ve dergilerin, dönemin popüler kitaplarının bulunduğu, kitap ve gazete okumak isteyenlerin buluştuğu, koyu edebiyat sohbetlerinin yapıldığı yerlermiş. Zaten ‘kıraat’in kelime anlamı okumaktır. Cağaloğlun’da açılan kitap kafeler ise kıraathanelerin, 21. yüzyıl versiyonu olarak değerlendiriliyor.

ZAMAN GAZETESİ-CUMAERTESİ

                                                                                                              
FINDIK
      Bir ara reklamlarda sürekli 'sağlığınız için yeterince balık yiyor musunuz?'sorusu çıkıyordu.İnsan ekranın başında tam keyifle bir film izlerken birden geriliyordu. Yeterince yedim mi acaba? Ya yemediysem?

Şimdi balığın yerini anladığım kadarıyla fındık aldı. Önce dünyaca ünlü doktorumuz Mehmet Öz, her sabah bir avuç fındık yediğini ve kalp sağlığı açısından herkesin yemesi gerektiğini söyledi.

Bir fındık merakıdır başladı. Ben bile ne yalan söyleyeyim arada buldukça ağzıma atıyorum. Pişmesi yok, beklemesi yok, yemesi kolay. İşimize geldi.

Derken bazı doktorlar, fındık tek başına yetmez, ceviz ve badem de gereklidir diye açıklama yaptılar. Millet kısacası kendini kuruyemişe vurdu. Gerçi bizde bu kuruyemiş merakı zaten vardır. Her mahallede en az bir kuruyemişçi dükkanı olan başka memleket var mı bilmiyorum. Üstelik arasanız gece vakti nöbetçi eczane bulamazsınız ama nöbetçi kuruyemişçiler geceyarısına kadar açık. Günde bir paket sigara, bir şişe rakı devirdikten sonra bir avuç fındık yiyip sağlığını koruyan çok.

Fakat geçen gün bir de baktık, yine dünyaca ünlü bir başka doktorumuz, TBMM'nin Milli Egemenlik Ödülü'nü alan Gazi Yaşargil fındık konusuna yeni bir boyut getirmiş.

Fındık konusu önemli. Önemli olmasa Başbakan bile bu konuyla ilgilenmez.

Başbakan Erdoğan, Yaşargil'e, 'sağlığım için günde ne kadar fındık yemeliyim, bir avuç mu?' şeklinde günün sorusunu yöneltiyor. Yaşargil'in cevabı şöyle: 'Bir avuç değil, 12 saatte bir iki fındık, iki badem yeter. Bunu Özal'a da söylemiştim. Dinlemedi, avuç avuç fındık yedi.'

İşte özellikle bu son cümle, yani Özal'a yapılan tavsiye fındık meselesini bambaşka bir boyuta taşıyor.

    

     Tahminim,açıklama yapar ve Özal'ın günde kaç fındık, kaç badem, kaç keçiboynuzu yediği hakkındaki tarihi gerçekler gazetelerimizde yer alır. Çünkü rahmetli Özal'ın ölümünün ardında bile çeşitli komplo teorileri arayanlar çok. Şimdi bir de fazladan fındık olayı çıktı. Özal ailesi hemen bu konuda bir tartışma yapar.
 
Yakındır fındık tartışması genişler, beslenme uzmanları, doktorlar, fındık üreticileri bu konuda 'fındık meydanı' türünden programlara çıkarlar.

Ama şimdi herkesin içine bir kuşku düşmez mi? Ya gereğinden fazla fındık yediysek bugüne kadar? Yesek mi yemesek mi? Beyin sağlığı için iki badem, iki fındık yeterli ama kalp için de bir avuç gerekliyse ne yapacağız? Piccolo fındık yesek miktar ne olacak? İki doktorun söylediklerinin ortasını bulup durumu idare mi etsek?

Eskiden, gereksiz konuşmalar için, 'şimdi de gelelim fasulyenin faydalarına,' diye bir espri vardı. Artık bu espri, 'gelelim fındığın faydalarına,' olarak değişti diyebiliriz.

Sağlıklı yaşam trendi sayesinde artık hepimiz anti-oksidanlar, serbest radikaller, anti-aging gibi kavramları öğrendik. Ama tabii bizi stresten uzak tutmaya çalışan çeşitli önerilerin tamamını uygulamaya kalkınca daha çok strese girdiğimiz söylenebilir.
 
 
AnKeT  
 

BU SENE HANGİ TAKIM ŞAMPİYON OLSUN?
ANKARAGÜCÜ
BEŞİKTAŞ
BURSA
DİYARBAKIR
DENİZLİ
FENERBAHÇE
GALATASARAY
GAZİANTEP
GENÇLERBİRLİĞİ
ESKİŞEHİR
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE
KASIMPAŞA
KAYSERİ
ANTALYA
SİVAS
TRABZON
VESTEL MANİSA
Anket hala devam ediyor 5016 gün, 23 saat, 36 dakika ve 9 saniye

(Sonucu göster)


 
 
 
 
 
 
Günlük Burç
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol